İnsanlar, içten içe toplumda eşitliği istemezler. Sürekli bunu bozacak ve kendilerine üstünlük sağlayacak girişimlerde bulunurlar. Eşitsizlik Tutkusu olarak adlandırdığımız bu isteğe göre insanların asıl amacı öncelik kazanmak, asıl beklediği ise ayrıcalıktır. Eşitsizlik yalnızca eşitliğin altında kalanlar için geçerli olan bir istektir. Eşitliğin üzerinde olanlar ise elde ettikleri ayrıcalıkları korumak niyetindedir.

“Toplumsal kötülüğün kaynağı “Sen benim eşitim değilsin,” demeyi ilk akıl eden kişidir.” diye belirtiyor Ranciere.

Eşitlik, hem sağlanması neredeyse imkansız ütopik bir seviyedir, hem de toplumun bozulmaya meyilli kararsız bir halidir. Bunun nedeni toplumun fertlerinde bulunan eşitsizlik tutkusudur. Yazar burada tümevarıma benzer şekilde toplum yapısının en küçük birimden başlayarak şekillendiğini de ifade etmiş oluyor. Bireyselliğe önem vermeyen tektipleştirici toplum yapılarında tümden gelim şeklinde tepeden inmeci bir yapı oluştuğu bilinmektedir.

İnsanların toplum halinde yaşamasının asıl sebebinin, yalnızlık halinde karşılaşacağı tehlikeler sebebi ile kolay ölümden kaçış olduğunu belirten felsefi görüşler de var. Yani toplum, kolayca ölmekten kaçınmak amacıyla birlikte yaşayan insanlardır denilebilir. Post-apokaliptik film senaryolarında insanların küçük gruplar halinde yaşaması gibi düşünebilirsiniz.

Yazar, insanın birey kimliğinin akıl sahibi olduğu ama toplumun bir parçası (yurttaş) kimliğinin akıl sahibi olmadığı ifade ediyor. Psikolojide insanların davranışları aynı anda birçok kimlik üzerinden ele alınır. Mesela ben karakterimde hem bir evlat, hem bir eş, hem bir erkek, hem bir vatandaş vs. gibi kimlikler taşıyor ve bu kimliklere göre davranışlarda bulunuyorum. Kişinin her davranışı hangi kimliğe uygunsa ona göre değerlendirilir. Eğer toplumda, zekaların eşitsizliği kanısı hakim olursa toplumun her kesiminden insanlar kendilerini başkalarından üstün görmeye çalışır. Kendisinden üstün olduğunu düşündüğü biri ile karşılaşırsa kütleçekim yasasında olduğu gibi onun çekimine kapılır ve ona bağlanır. Kendisinin daha üstün olduğunu düşündüklerini ise küçümser. Toplumdaki tüm ayrımları ortadan kaldırmayı ve tam bir eşitlik haline ulaşmayı amaçlayan ideolojilerin geçtiğimiz yüzyılda pek de başarıya ulaşamadıklarını görüyoruz.