Düşünce hayatımızda ipleri elimize almamızın vakti artık geldi. Şimdiye kadar bize anlatılan her şey zihnimizin içerisine rastgele fırlatılan eşyalar gibi. Zihin odamız darmadağın. Biri bize herhangi bir soru sorduğunda o yığının ve karmaşanın içerisinden cevap bulup da vermekte zorlanıyoruz. Bunun en temel sebebi de kendi zihnimizi düzenlememiş olmamız. Bildiğimizi sandığımız bazı şeyleri gerçekte bilmiyoruz. Zaman zaman bazı düşüncelerimiz oluyor, fakat neden bu şekilde düşündüğümüzü temellendiremiyoruz. Yeni bir durumla karşılaştığımızda ne yapacağımıza karar veremiyoruz. Aslında tüm bu sorunların kaynağı eğitim hayatımızda bize en başta detaylı bir şekilde verilmesi gereken mantık bilgisinin zayıflatılarak geçiştirilmesi.

Bugün burada konuşacağımız her şeyi aslında aklımız başımıza geldiğinden beri biliyor ve uyguluyor olmalıydık. Ama maalesef, neyse…

Mantık nedir? Neye yarar? hemen söyleyelim.

Mantık, basitçe doğru düşünmenin aracı ve akıl yürütme yöntemidir.

Peki, ne işe yarar? Bunu madde madde ve detaylı olarak ele alalım.

Birincisi ve öncelikle bağımsız düşünebilmenizi sağlar. Bağımsız düşünebilmek, yani çevrenizde sizi düşünceleriyle etkisi altına alan herkesten bağımsız kendi düşüncelerinizi geliştirme becerisi kazanmanız*. Bunu hiç yapmadan, hatta ihtiyaç dahi hissetmeden yaşayabiliyoruz. Buna biraz da eğitim sistemimiz neden oluyor. Sürekli hocaların bize aktardığı düşünceleri dinleyerek ve ailelerimizden gelen düşünce kalıplarını kullanarak hayatımızı sürdürüyoruz. Nihayetinde çevremizin ortalaması bir insana dönüşüyoruz. Fakat bir kez bu çemberin dışına çıkarsanız artık kendi başınızasınızdır ve bu da sizi zihinsel olarak daha çok zorlayan bir sürecin başlangıcı olur. Bir kez uyanan hep uyanık kalacaktır der filozoflar. Bu aynı zamanda zihinsel özgürleşmenin ilk adımıdır da. Ergenlik çağında gençler çevreleri ile sorunlar yaşamaya başlar ve bireyselleşmeye meylederler. Biz bu nedenle podcast serimizde eğitimle ile ilgili söylediklerimizin lise ve sonrası döneme yönelik olduğunu vurguladık. Yapmamız gereken bu gençlerin bireyselleşmelerine engel olmak değil, bağımsız düşüncelerini geliştirmelerinde destek olmak, onlarla iletişimimizin seviyesini arttırmak olmalıdır.

2- Kendinizi sorgulamanıza olanak verir. Hepimizin kendimize göre yaşam tarzları, alışkanlıkları, yerleşmiş düşünceleri var. Fakat bunların doğruluğunu yanlışlığını çok az kişi sorguluyor. Şunu iyice anlamak gerekir ki insan kendini sürekli değiştirmelidir. Neden böyle söylüyorum. Çünkü hepimiz aklımız daha başımıza gelmeden bir yaşam tarzına sahip olduk. Fakat bu bizim elimizde olan bir şey değildi. Şimdi ise aklımız başımızda ve artık kendimizin yaşamı ile ilgili kararlar almaya aklımız yetiyor. Doğuştan dosdoğru bir insan da olamayacağımıza göre mantıken yanlış özelliklerimizi sorgulayarak tespit edip düzeltmemiz gerekiyor. “Ben neysem oyum. Asla değişmem.” diyen kişi aslında şunu demek istiyor. “Ben zaten dosdoğruyum. Neden değişeyim ki?” Bunu düşünüyor olması bile öyle olmadığını gösterir aslında. Bu söz aynı zamanda kibir de içerir. Ya da içten içe şunu söylüyor. “Ben kendimi değiştirmeye üşeniyorum.” Bu, bir nebze daha olumlu çünkü en azından doğru yolda olmadığını biliyor. Bir de kendini sorgulamaya korkanlar vardır. Bu da bağnazlıktan kaynaklanan özgüvensiz, ilkel bir tutum.

Neyse biz kendimize tekrar dönelim. Fiziksel bir örnek olacak belki ama, lise yıllarımda el yazım inanılmaz kötüydü. Kendi yazdığımı ikinci seferde kendim bile zor okuyordum. Dedim ki bunu ben değiştireyim. O dönemlerde de Yüzüklerin Efendisi hayli ilgimi çekiyordu. Yüzüğün üzerindeki elfçe yazıya benzer bir yazı stili ile yazmaya çalıştım. İnanılmaz zorlandım. Çok da uzun zamanımı aldı ama el yazım değişti. Bu fiziksel bir değişimdi ama, aynısını düşünsel olarak da yapabiliriz. Kişinin kendisini sorgulayarak değişmesi gereklidir ve bu hiç problem edilecek bir şey değildir. Herkesin hayatında kırılma noktaları vardır. Fakat bu kırılmayı kendi iradesiyle yapabilen çok azdır.

3- İlişkileri ve çelişkileri fark etmenizi sağlar. Sorguladığınız her düşüncenin, her hareketin, her alışkanlığın birbiri ile ilişkisini görmeye başlarsınız. Mantığın iki yöntemini kullanarak bunu yaparsınız. Bunlar tümevarım ve tümdengelimdir. İkisi arasındaki en önemli fark, tümdengelim kesin sonuçlar verirken tümevarımın olası sonuçlar vermesidir. Tümevarım için şöyle bir örnek gösterebilirim. Liseye kadar senelerce yabancı dil derslerine girdiniz ve doğru düzgün ne konuşabilmeyi, ne de yazabilmeyi öğrenemediniz diyelim. Muhtemelen lisede de öğrenemeyeceksiniz. Tümevarım size bunu söyler. Tümdengelim ise şunu söyleyecektir. “Herkes yabancı dil öğrenebilir. Siz de herkes kadar zekisiniz. O halde siz de yabancı dil öğrenebilirsiniz.” Bu iki görüşü birleştirdiğinizde ise aslında yabancı dil öğrenebilecek durumdayken eğitim sisteminin bunu size öğretemediği çelişkisini farkedeceksiniz ve farklı bir yol denemeniz gerektiğini anlayacaksınız. Siz bunu kendi iradenizle de öğrenebilirsiniz, bunun için kimseye ihtiyacınız yok. Size bir şey öğretilecek diye beklemeyin. Fakat bu hem iradenizi, hem de zihninizi zorlayacak bir süreçtir.

4- Yeni düşünceler geliştirmeniz, çıkarımlar yapmanız için bir araçtır. Hayatta sürekli farklı durumlarla karşılaşıyoruz. Hem bu durumlarda ne yapacağımıza karar vermek, hem de değişen değerler içerisinde hayatımızı anlamlı kılmak için nasıl düşünceler geliştireceğimiz mantık yoluyla cevaplandırılabilir. Bunu yaptığınızda şunu da farkedeceksiniz. Mantık size çok dar bir çerçevede, tutunacak çok az dal sunacaktır. Mesela en başından var olduğunuzu bile kendinize ispat etmek isteseniz, düşünür düşünür kesin bir kanıt bulamazsınız. Sonra Descartes gibi en azından “Düşünüyorum, öyleyse varım.” gibi kendinize değişmez sağlam bir nokta bulmaya çalışırsınız. Bunun nedeni, bir düşünce geliştirmek, yeni bir düşünce yapısı inşa edebilmek için bir sağlam bir çıkış noktası ihtiyacı duymanızdır. Sonra da düşüncelerinizi bu sağlam temelle ilişkilendirerek inşa edebilirsiniz. Eğitimde de öncelikle bir şeyi çok iyi öğrenip, sonra her şeyi onunla ilişkilendirerek ilerlemek en sağlıklısıdır. Bu herkesin yapabileceği ama pek kimsenin de yapmaya yeltenmeyeceği bir şeydir.

5- Düşüncelerinizi temellendirmenize yarar. Mevcut düşünceleriniz hakkında, neden öyle düşündüğünüze dair kendinize açıklamalar yapabilirsiniz. Bu aynı zamanda kendinizi tanımanızı da sağlar. Olaylara bakış açınızı fark etmenizi, temel kabullerinizi, nasıl çıkarımlar yaptığınızı anlarsınız. Belki hayatınızın merkezine koyduğunuz değerleri değiştirmeye kalkışırsınız. Buna herkes cesaret edemez belki ama en azından hayatta kendinizi nasıl konumlandırdığınızın farkına varırsınız.

6- Düşüncelerinizin tutarlı ve yüksek seviyeli olmasını sağlar. Düşüncelerinizi sağlam bir temel üzerinde birbirine sıkı sıkı tutunacak şekilde inşa ederseniz, hem kendi içinde tutarlı olmasını sağlarsınız hem de olguları ve kavramları değerlendirme seviyenizin yükseldiğini hissedersiniz. Aynı zamanda düşünce dünyasına katkıda bulunmuş tüm düşünürlerin ifadelerini anlamakta ve yorumlamakta zorlanmazsınız. Newton, kendinden önce gelen bilim insanlarına atıfta bulunarak “Eğer diğer insanlardan ileriyi görebiliyorsam bu devlerin omuzlarında durduğum içindir” der.

Nihai olarak şunu da belirtmek isterim ki, mantığın doğu ve batı toplumlarında gelişimi ve anlaşılması farklıdır. Antik Yunan’da Aristo’nun ortaya koyduğu mantık, hayli uzun zaman sonra Gazali aracılığı ile medreselerde ders olarak okutulmaya başlanmıştır. “Mantık bilmeyenin ilmine güven olmaz.” der Gazali. Günümüzde ise matematik derslerinin ilk konusu olarak sembollerle okutuluyor fakat öğrencilerin pek bir şey anladığını sanmıyorum. En azından kendi adıma bu yaşıma kadar bana mantık öğretildiğini söyleyemem. Ben de daha yeni yeni okumalar yaparak öğrenmeye çalışıyorum. Belki de mantık sözel olarak, ayrı bir ders halinde ve daha erken bir dönemde verilebilir. Eğer eğitim sisteminden mantık öğrenmeden geçtiyseniz çok değerli kaynaklardan, düşünmenin en etkili aracını edinebilirsiniz. Sonraki bölümlerde görüşmek üzere. Hoşçakalın.

Peki nasıl Mantık öğrenebiliriz?

İnsan zekası, diğer pek çok şeyi öğrendiği gibi mantık kurallarının büyük bölümünü de yaşayarak, deneyimleyerek öğrenir. Yani halihazırda eğitimli eğitimsiz her insanda içsel olarak mantık bilgisi vardır. Bu bilgi hayat boyu büyür, gelişir. Dikkatli gözlem yapan ve detaylı düşünen insanlarda mantık bilgisi daha iyi gelişmiştir. O zaman bu durumda herhangi bir dersten veya kitaptan mantık öğrenmeye ihtiyaç var mıdır? Buna cevabım evet.

Tüm mantık kurallarını her insan kendi zekası ile “keşfedebilir” ama bu “Amerika’yı yeniden keşfetmek” olur. Bu konu ile alakalı halihazırda pek çok eser yazılmış ve insanlar buna ciddi zamanlar ayırıp kafa yormuşlar. Bunlardan faydalanmak elbetteki işinizi kolaylaştıracaktır. Buradaki en büyük tuzak, mantığın bir dersten veya kitaptan öğrenmenin “olmak ya da olmamak” gibi bir durum zannedilmesi. Yani mantık ilkelerini öğrenmek ve kullanabilmek farklı şeyler. Bu da hayat boyu sürdürülmesi gereken bir pratik aslında. Bu yüzden hem formal olarak bir kaynaktan öğrenmek hem de öğrenilenlerin gün içerisinde pratiğini yapmak gerekir.

Okuma Listesi

  1. Mantık - Doğan Özlem
  2. Felsefe Yapma Sanatı - Bertrand Russel
  3. Modern Mantık - Teo Grünberg
  4. Mantık İsagoci Tercümesi Mantık Terimleri Sözlüğü - Talha Hakan Alp